YALAN TANIKLIK SUÇU

Yalan tanıklık suçu Türk Ceza Kanunumuzda Adliyeye Karşı Suçlar arasında sayılmıştır.

TCK'nın 272. maddesi gereğince yalan tanıklık suçu işlenebilmesi için, bir hukuka aykırı eylem nedeniyle soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili bir kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı tanıklık yapılması ya da mahkeme veya yemin ettirerek tanık dinlemeye yetkili bir kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı tanıklık yapmanın zorunlu olması gerekmektedir. Kısacası, yasalar gereği bir olayla ilgili olarak bilgi vermek üzere "tanık" olarak dinlenilmesi gereken kişilerin, kendilerinin katılmadığı olaylar hakkında yalan söylemeleri, gerçeği inkar etmeleri ya da dinlenilen konu hakkındaki bilgilerini eksik ya da yanlış bir şekilde açıklamaları durumunda bu suç işlenmiş olur. Yasa koyucu, suçun oluşabilmesi için yalan tanıklığının sadece ceza soruşturma ve kovuşturmalarında değil, aynı zamanda hukuk davalarında veya idari soruşturma yapan merciler önünde de gerçekleşebileceğini kabul etmiştir. Ancak, tanıklık yapılan makamın "mahkeme" ya da "yemin ettirme yetkisine sahip kişi veya kurul" olması durumunda, bu nitelikli bir hal olarak kabul edilmiş ve daha ağır bir cezayı gerektirmektedir.

Yargıtay Yüksek Dairesi, örnek kararlarında, CMK'nın 43. maddesinin 5. fıkrası hükmüne göre kolluk kuvvetlerinin tanık dinleme yetkisi olmaması durumunda düzenlenen bilgi alma tutanaklarındaki ifadeler nedeniyle yalan tanıklık suçunun unsurlarının oluşmayacağına ve dolayısıyla sanığın yalan tanıklık suçuna azmettirme suçunun da oluşmayacağına karar vermiştir.

Yalan tanıklık suçundan dolayı ceza verilirken sanık aleyhine verilecek cezanın belirlenmesinde yalan tanıklık eyleminin neticesi önem taşımaktadır.

Maddenin dördüncü ila sekizinci fıkralarında, yalan tanıklığın sonucuyla ilgili olarak fail hakkındaki cezanın nasıl düzenleneceği belirtilmiştir. Yani yalan tanıklık sonucu meydana gelen duruma göre yalan tanıklık suçunu işleyen faile verilecek sonuç ceza miktarı değişmesi kabul edilmiştir.

Türk Ceza Kanunumuzun 272. Maddesinin 3. Fıkrasında üç yıldan daha ağır bir hapis cezası gerektiren bir suçun soruşturması veya kovuşturması sırasında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki ila dört yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Kanuni tanımda, üst sınırı üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması sırasında yalan tanıklık yapılması, daha ağır bir ceza gerektiren nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiştir.

Kanun koyucu Türk Ceza Kanununun 272. Maddesinde aleyhinde yalan tanıklık yapılan kişinin bu yalan tanıklık sebebiyle gözaltına alınmış olması ya da tutuklanması ve fakat yargılanması sonunda beraat ya da kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş olması halinde yalan tanıklık suçunun yanı sıra kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun da gerçekleşmiş kabul edileceğini ve yalan tanıklık yapan kişinin ayrıca bir de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolaylı fail olması sebebiyle cezalandırılması gerektiğini düzenlemiştir.

Yani bu durumda aleyhine yalan tanıklık yapılan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanmasına karşın yargılama sonunda suçlu bulunarak aleyhinde mahkumiyet hükmü kurulması halinde şartları var ise ise sadece yalan tanıklık suçu oluşacak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmayacaktır.

Yargıtay emsal kararlarında yalan tanıklık suçundan bahsedebilmek için, hem failin tanıklık yaptığının hem de tanıklığı sırasında söylediklerinin gerçeğe aykırı olduğunun tespit edilmesinin gerekliliği vurgulanmaktadır.

Bu durumda tanığın her gerçek dışı beyanı yalan tanıklık suçunu oluşturmayacaktır.

Önemli olan sanığın bilinçli şekilde gerçeği saptırmak yönündeki iradesinin varlığıdır.

Yani tanığın kendince olayları yanlış yorumlaması sebebiyle gerçeğe aykırı içerikle beyanda bulunması tek başına yalan tanıklık suçunun oluşması için yeterli değildir. Tanığın doğru sandığı açıklamaların objektif olarak gerçek dışı olduğu durumlarda bile, yalan tanıklık suçunun oluşabilmesi için, tanığın bilinçli bir şekilde gerçeği çarpıtmış olması gerekmektedir.

 Bu nedenle, tanık, beyanında samimi olarak ve tamamen kendi algıladığı şekilde olayı açıkladıysa, yalan beyanda bulunmuş sayılamaz. Çünkü yalan, gerçeği kasıtlı olarak değiştirme anlamına gelir ve yanılarak, ihmal ederek veya bilmeyerek söylenen sözlerde, yalan tanıklık suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilir.

Yani tanık iki ayrı mahkemede farklı ya da çelişkili beyan verdiği için tek başına yalan tanıklık suçundan mahkum edilmeyecek, çelişkinin bilinçli şekilde oluşturulması aranacaktır.

Telefon Et
Mail At
content