Deniz Ticaret Hukuku’na ilişkin hükümler Türk Ticaret Kanunu’nun Beşinci Kitabı başlığı altında düzenlenmiştir.
Kanun koyucu geminin tanımını 931. maddenin birinci fıkrasında “Tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etmesi imkânı bulunmasa da, bu Kanun bakımından “gemi” sayılır” şeklinde düzenledikten sonra aynı maddenin ikinci fıkrasında ticaret gemisinin tanımını “Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin adına veya hesabına kullanılırsa kullanılsın “ticaret gemisi” sayılır.” şeklinde belirtmiştir.
Devletler hukukuna göre gemi, hukuki bir varlık ve işletme olarak kabul edilmiş, yolcu ve yükün taşınmasında, taşıyana önemli görev ve sorumluluklar yüklenmiştir.
Taşıyan öncelikle gemisini “SOLAS” Denizde Can-Mal Sözleşmesi hükümlerine göre denize ve yüke elverişli hale getirmelidir. Bunun yanında deniz yolculuğuna göre donatmış, bağlı bulunduğu bayrak devletinin ve uluslararası kuralların gereği olan seyri sefere elverişlilik belgelerine de haiz olmalıdır. Bu belgelere haiz olmayan ticaret gemilerinin ticari sefer yapması yasaktır.
Gemiler taşınır taşınmaz eşya ayrımı açısından sicile kayıtlı olup olmadıklarına bakılmaksızın gerek Türk Ticaret Kanunu’nun gerekse diğer kanunların uygulanması bakımından taşınır eşya vasfında kabul edilir. Ancak bu kuralın istisnaları vardır.
İcra İflas Kanunu’nda taşınmazlara ilişkin hükümlere tabi olacağı açıkça belirtilen gemiler hakkında taşınır hükümleri uygulanmaz.
Türk Medeni Kanunu’nun madde 429/2’de düzenlenen alım, satım, rehin ve bunlar üzerinde başka bir ayni hak kurulması, madde 444 taşınmazların satılması, madde 523 ön mirasçı ve güvence, madde 635 mirasın olağan usul ile tasfiyesi hallerinde de geminin inşasının tamamlanmış olup olmadığına bakılmaksızın taşınmaz hükümlerine tabi olacağı ve gemi sicilinin tapu siciline ilişkin hükümler kapsamında değerlendirileceği belirtilmiştir.
DENİZ TİCARETİ HUKUKU KAYNAKLI UYUŞMAZLIKLARDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME
Deniz Ticareti Hukuku’ndan doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme belirlenmesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’muzda göreve ilişkin düzenlemenin bulunduğu 5. maddesinin 2. fıkrası göze önüne alınarak, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve aynı kanunun 4. madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağından, bir yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı hallerde Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran Türk Ticaret Kanunundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilmektedir.
Dolayısıyla ayrıca özel olarak yetkilendirilmiş asliye ticaret mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
GEMİ ADAMI
Gemi adamları kapsamına kaptan, gemi zabitleri, tayfalar ve gemide çalıştırılan diğer kişiler girmektedir.
GEMİ ADI
Geminin ilk Türk maliki geminin adını tescil ettirir. Geminin adı serbestçe belirlenebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken başka bir gemiyle karıştırılmasına mahal verilmemesi gerektiğidir. Geminin adı tescil edildikten ve tasdiknamesi alındıktan sonra isminin değiştirilmesi ise Bakanlık iznine tabidir.
Geminin adının yanı sıra bağlama limanının da bordaya yazılması zorunludur. Aksi halde kaptan aleyhine hapis veya para cezası yaptırımı öngörülmüştür.
Ayrıca gemi adının gövdesi üzerine silinmez, bozulmaz ve kolayca okunacak harflerle yazılması da zorunludur.
TÜRK GEMİSİ VE TÜRK BAYRAĞI ÇEKME HAKKI
Türk Ticaret Kanununun 940. maddesinde her Türk gemisinin Türk bayrağı çekeceği düzenlenmiştir. Türk bayrağı çekme hakkı gemi tasdiknamesi ile belgelenir, ispat edilir. Eğer geminin tasdiknamesi henüz alınmamışsa Türk bayrağını çekemez.
Gemi tasdiknamesi veya bunun sicil müdürlüğünce onaylı örneği ya da bayrak şahadetnamesi yolculuk süresince gemide bulunması zorunlu belgelerdendir.
18 gros tonilatodan küçük gemilerle, yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi sadece gezinti, spor, eğitim, öğretim ve bilim amaçlarına tahsis edilmiş gemilerin bayrak tasdiknamesi ya da şahadetnamesi alma zorunluluğu yoktur. Bu gemiler şahadetname veya tasdikname olmaksızın Türk bayrağı çekebilirler.
Türk gemisi sayılan gemiler ise ;
- Yalnız Türk vatandaşına ait olan gemiler,
- Paylı mülkiyet halinde payların çoğunluğunun Türk vatandaşına ait olduğu gemiler,
- Elbirliğiyle mülkiyet halinde maliklerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olduğu gemiler,
- Türk kanunları uyarınca kurulmuş tüzel kişiliğe sahip kuruluş, kurum, dernek ve vakıflardan yönetim organını oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olduğu ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunduğu, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çoğunluğunun nama yazılı ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı tutulduğu kişilere ait gemiler,
- Paydaşlarının yarısından fazlası Türk vatandaşlarına ait ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olduğu Türk siciline tescil edilmiş donatma iştirakine ait gemiler olarak düzenlendikten sonra TTK madde 941’de istisnai haller sayılmıştır.
Türk Bayrağı çekme hakkının kaybedilmesi halinde durumun gecikmeksizin Bakanlığa bildirilmesi gerekir. Müsteşarlık duruma göre en çok 6 aylık bir süre için daha Türk bayrağının çekilmesine izin verebilir.
Yurt dışından alınan satın alınan gemiler için yolculuğa çıkmadan önce geminin bulunduğu yerdeki Türk Konsolosluğundan bayrak şahadetnamesi alınması zorunludur. Aksi halde Türk Bayrağını çekemezler. Bayrak şahadetnamesi en çok bir yıl için verilebilirse de mücbir hallerde sürenin uzatılması mümkündür.
Tasdikname veya şahadetname olmaksızın Türk bayrağını çeken gemi kaptanlarına şartlarına göre hapis ve adli para cezası hükmedilir.
GEMİ SİCİLİ VE TESCİL
Gemiler esas olarak bağlama limanının tabi olduğu sicil müdürlüğüne tescil edilir. Ancak gemi seferleri yabancı limandan ya da bir kara kentinden veya bizzat gemiden yönetiliyor ise geminin maliki dilediği yer siciline tescil ettirebilir.
Türkiye ‘de yerleşim yeri ya da ticari işletmesi olmayan gemi malikinin ise sicil müdürlüğü ile aynı bölgede oturan bir kişiyi kanundan doğan hak ve yetkileri kullanmak üzere temsilci olarak göstermesi şarttır.
Yapı halindeki gemiler için ise ayrı ve özel bir sicil tutulur. Yapı halindeki gemi yapım yerinin bağlı bulunduğu sicil müdürlüğündeki özel sicile;
- Malikinin istemi üzerine,
- Gemi üzerinde ipotek hakkı tesis edilmesi gerekmesi halinde,
- Yapının ihtiyati veya kesin haczi için,
- Tersane sahibinin gemi ipoteğinin kurulmasına yönelik istem hakkını teminat altına almak amacıyla tescil edilebilir.
GEMİ MÜLKİYETİNİN SİCİLE TESCİL, TERKİN VE DÜZELTME İŞLEMLERİ
Gemi sicili açıktır ve sicile güven ilkesi hakimdir. Herkes sicil kayıtlarını inceleyebilir ve giderini ödemek şartıyla onaylı veya onaysız örneklerini alabilir.
Gemi sicilinde malik olarak kayıtlı olan kişi karineten malik sayılır. Lehine gemi ipoteği, ipotek üzerinde bir hak veya intifa hakkı tescil edilmiş olan kişiler de o hakkın sahibi sayılır.
Gemi siciline kayıtlı olan bir geminin devri, malik ile iktisap edenin, mülkiyetin iktisap edene devri hususunda anlaşmaları ve geminin zilyetliğinin geçirilmesi ile birlikte mülkiyetin devrine ilişkin yazılı anlaşma yapılması ve tarafların imzalarının noterce onaylı olması gerekmektedir. Taraflar dilerlerse doğrudan gemi sicil müdürlüğünde de anlaşmayı akdedebilirler.
Tescil edilmiş ayni haklardan doğan istem hakları tescil devam ettiği sürece zamanaşımına tabi değildir.
Geminin mülkiyeti ile Türk Medeni Kanunu’muzun 683. maddesinde düzenlenen mülkiyet kavramının mevhumu aynıdır. Ancak gemi mülkiyetinin iktisabı ve ziyaı ile ilgili deniz hukukunda özel hükümler getirilmiştir. Gemi siciline kayıtlı bir geminin temliki için gemi maliki ve iktisap eden kişinin mülkiyetin iktisap edene geçtiğine dair anlaşmaları şart ve yeterlidir. Tapu sicilinden farklı olarak bu anlaşma hiçbir şekil şartına tabi değildir. Mülkiyetin sicil dışında intikal etmesi halinde sicile başvurularak kaydın düzeltilmesi talep edilebilir, sicil müdürünün yapacağı işleme ve verdiği karara karşı ilgililer itiraz yoluna başvurabilirler. Sicil müdürlüğü tarafından sicilde yapılacak malik değişikliğinin hukuken karşılığı sicilin düzeltilmesi işlemi olarak kabul edilir.
Gemi sicillerine yapılacak tescil, terkin ve düzeltme işlemlerinde ilgili kişinin talep ile başvuruda bulunması şarttır. Herhangi bir ilgili gemi mülkiyetinin sicile tesciline dair istem ile mahkemeden talepte bulunamaz. Ancak ilgililerin TTK madde 864’te açıklanan sicil memurunun kararları hakkında 36. maddeye göre itiraz etme hakları saklıdır.
GEMİ MÜLKİYET HAKKININ BELİRLENMESİNİN DAVA AÇISINDAN ÖNEMİ
Geminin mülkiyet hakkının hangi hukuka göre belirlenmesi gerektiğinin tespiti yabancılık unsuru taşıyan gemilerde ve hukuki ihtilaflarda önemlidir. Mahkemece yargılama aşamasında öncelikle ele alınması gerekir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun birinci maddesi gereği, hukuki ilişkinin tarafları (öznesi) yönünden yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk belirlenir.
Hakim, Türk Kanunları İhtilafı kurallarını ve bu kuralara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygular.(MÖHUK MADDE 2/1)
MÖHUK madde 22/1 ve 22/2’ye göre, hava, deniz ve raylı taşıma araçları üzerindeki ayni haklar, menşe ülke hukukuna tabidir. Menşe ülke ise hava ve deniz taşıma araçlarında ayni hakların tescil edildiği sicil yeri, deniz taşıma araçlarında bu sicil yeri yoksa bağlama limanı, raylı taşıma araçlarında ruhsat yeridir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi kararında “Mahkemece yapılacak iş; öncelikle tarafların kendi milli hukukunda bulunan konuya ilişkin tercüme edilmiş kanun maddeleri, ilgili bilgi ve belgeler ile olayın çözümü için gerekli olan tüm dökümanları mahkemeye sunmaları için taraflara süre ve imkan tanınması, gerekirse Yabancı Hukuk Hakkında Bilgi Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesi hükümlerinden de yararlanılması, 5718 sayılı MÖHUK un ilgili maddelerinin olayın çözümünde göz önünde tutulması, tarafların milli hukukuna göre gerekli bilgi ve belgeler ile kanun maddelerinin Türkçe örnekleri sağlandıktan sonra dosya tomarıyla birlikte Devletler Hususi Hukuku, İcra İflas Hukuku ve Deniz Ticareti Hukuku konusunda uzman bilirkişiye verilmek suretiyle olayın çözümüne ve menşe ülke hukukuna uygun gerekçeli tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor alınması, ondan sonra oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, menşe ülke hukuku göz ardı edilerek karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.” şeklinde hüküm vermiştir. (2015/19341 E. , 2017/12867 K. )
GEMİ İPOTEĞİ VE ZAMANAŞIMI
Gemi ipoteğinin tescili, alacak hakkında zamanaşımının işlemesine engel olur.(Türk Ticaret Kanunu madde 984/3)
Belli zamanda ifası gerekip de birikmiş olan edimlerle tazminat ödenmesine ilişkin istem hakları yönünden zamanaşımı süresi durmaz.
GEMİ ÜZERİNDE İHTİYATİ TEDBİR VE HACİZ İŞLEMLERİ
Öncelikle alacaklının yetkili icra müdürlüğünden ya da tedbir kararı vermeye yetkili mahkemeden hacze ilişkin karar almış olması gerekir. Bu karara istinaden gemi sicil müdürlüğüne yazılacak yazı ile haciz ve tedbir işlemleri sicile kaydedilir.
SAHİPSİZ GEMİ
Sahipsiz gemi, sicil kayıtlarından malikinin kim olduğu anlaşılamayan veya usulüne uygun olarak mülkiyeti terk edilmiş olan gemidir. Türk Ticaret Kanunu’nun 998. maddesi uyarınca sahipsiz bir gemiyi sahiplenme hakkı sadece Devlete aittir.
Olağan zamanaşımı
Madde 999- Sicile kayıtlı bir geminin maliki olmadığı hâlde, gemi siciline malik olarak tescil edilmiş bulunan bir kişi, tescilin en az beş yıl sürmesi ve bu süre içinde gemiyi davasız ve aralıksız bir şekilde asli zilyet sıfatıyla elinde bulundurması şartıyla, geminin mülkiyetini iktisap eder.
Olağanüstü zamanaşımı
Madde 1000- Sicile kaydı gerekirken kaydedilmemiş olan bir gemiyi en az on yıl süreyle davasız ve aralıksız olarak asli zilyet sıfatıyla elinde bulunduran bir kişi, geminin, sicile kendi malı olarak tescil edilmesini isteyebilir.
En az on yıl önce ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bir kişinin adına kayıtlı bulunan ve hakkında on yıldan beri malikin onayına tabî bir husus kaydedilmemiş olan bir gemiyi birinci fıkrada yazılı şartlarla elinde bulunduran kişi de o geminin maliki olarak tescil edilmesini isteyebilir. Zilyetlik süresinin hesabı, kesilmesi ve durması Türk Borçlar Kanununun alacak zamanaşımına ilişkin hükümlerine tabidir.
Tescil ancak mahkeme kararıyla olur. Tescil davası, geminin kayıtlı olduğu veya kaydedilmesi gereken sicil müdürlüğüne karşı açılır. Mahkeme, ilgilileri, en fazla üç aylık bir süre belirleyerek itirazlarını bildirmeye tirajı elli binin üstünde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan bir gazetede yapılacak ilanla çağırır. İtiraz edilmez veya itiraz reddolunursa tescile karar verilir.
Tescile karar verilmeden önce, üçüncü bir kişi malik sıfatıyla tescil edilir veya üçüncü kişinin mülkiyeti dolayısıyla sicile, gemi sicilinin doğru olmadığı yolunda bir itiraz şerhi verilmiş olursa, tescil kararı üçüncü kişi hakkında hüküm ifade etmez.
Mahkemece verilen tescil kararına dayanarak kendisini sicile kaydettirdiği anda asli zilyet, geminin mülkiyetini iktisap eder.
DONATAN VE DONATMA İŞTİRAKİ
Gemisini menfaat sağlamak amacıyla suda kullanan gemi maliklerine donatan adı verilir. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere geminin sadece denizlerde kullanılması aranmamakta, akarsu ve göller üzerinde yapılan ticari amaçlı kullanımda gemi sahipleri yine donatan olarak adlandırılmaktadır.
Kanun koyucu geminin mülkiyet hakkı sahibi olmadığı halde menfaat sağlamak amacıyla gemiyi bizzat ya da kaptan aracılığıyla kullanan kişinin de üçüncü kişilere karşı donatan sayılacağını hükme bağlamıştır.
Donatma iştiraki ise, birden çok kişinin paylı olarak malik oldukları bir gemiyi, menfaat sağlamak amacıyla hepsi adına ve hesabına suda kullanmak üzere sözleşme yapmalarıyla kurulur.
Donatma iştiraki, iştirakin kurulmasından itibaren 15 gün içinde sicile tescil edilir.
Paydaşlar sözleşmeye kendi aralarındaki hukuki ilişkiye ve donatma iştirakinin nasıl temsil edileceğine ilişkin hüküm koymadıkları takdirde TTK’nın 1067 ile 1087. maddeleri uygulanacaktır.
KAPTANIN KREDİ ÇEKME YETKİSİNİN KAPSAMI
Kural olarak kaptanın gemiyi korumak veya yolculuğu yapmak için zorunluluk bulunması halinde ve bu ihtiyaçların karşılanması için gereken miktarda ödünç para veya veresiye mal almaya ve benzeri kredi işlemlerini yapmaya yetkili olduğu kabul edilir.
Ancak bu işlemlerin geçerliliğinde kaptanın yaptığı işlemin amaca uygun veya bu işlemle sağlanan para veya diğer şeylerin fiilen geminin korunması veya yolculuk yapmak için kullanılmış olup olmadığına bakılmaz. Üçüncü kişi kaptanın yetkisiz olduğunu veya sağlanan krediyi başka amaçla kullanma niyetinin olduğunu biliyorsa veya bunları bilmemesi ağır bir ihmal oluşturuyorsa kaptanın üçüncü kişiyle yaptığı işlemler donatanı bağlamayacaktır.
Kambiyo taahhütlerinde ise kaptanın donatan tarafından açıkça yetkili kılınmış olması şarttır. Aksi halde kaptan tarafından yapılan kambiyo taahhütleri donatanı bağlamaz.
Madde 1109- Donatan, kaptanın onun adına hareket ettiğini bildirerek veya bildirmeyerek, gemiyi sevk ve idare eden kişi sıfatıyla kanuni yetkileri dâhilinde yaptığı hukuki işlemlerden dolayı üçüncü kişilere karşı hak iktisap eder ve borç altına girer.
Kaptan, elinde donatana ait yeterli miktarda para bulunsa bile, olağanüstü tamirleri ve alımları, ancak zorunluluk hâlinde yapabilir.
Kaptan, para ihtiyacı müşterek avaryadan kaynaklanmış olup da bunu karşılamak için değişik önlemlerden birine başvurabilecek durumda bulunuyor ise, bunlardan ilgililere en az zarar verecek olanını seçmek zorundadır.
GEMİ KİRA SÖZLEŞMESİ
Geminin belirli bir süre için kiraya veren tarafından kullanım haklarının kira bedeli karşılığında kiracıya bırakıldığı bir sözleşmedir.
Kira sözleşmesinin içeriğine gemi adamları da dahil edilebilir. Bu durum dahi sözleşmenin kira sözleşmesi niteliğini değiştirmez.
Kiracı gemiyi kira sözleşmesinde yer alan kullanım amacı ve hükümlere uygun şekilde dilediği gibi kullanma hakkını elde eder.
Gemi kira sözleşmelerinde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri geminin sigorta ettirilmesi yükümlülüğünün kiracıya ait olmasıdır. Kiracı, kiraladığı andan geminin iade edileceği ana kadar geçen süre için denizcilik ve sorumluluk rizikolarına karşı sigorta yaptırmak ve yaptırdığı sigorta sözleşmesini de kiraya veren kişiye bildirmekle yükümlüdür.
Bir diğer önemli husus da poliçede kiraya veren kişinin ismen bildirilmesinin ve sigortanın kimin olacaksa onun lehine kaydıyla yaptırılması gerekliliğidir.
Kiraya veren kişinin kira alacağına ilişkin hapis hakkı özel olarak düzenlenmiştir.
NAVLUN SÖZLEŞMESİ
Bilindiği üzere navlun sözleşmeleri denizde eşya taşımak üzere kurulan hukuki ilişki dolayısıyla düzenlenen sözleşmelere verilen addır ve ikiye ayrılır. Biri çarter diğeri kırkambar sözleşmesidir.
Bir sözleşmenin navlun sözleşmesi olarak kabul edilebilmesi için;
- Taşımanın deniz yoluyla yapılacak olması,
- Yük taşınmasının taahhüt edilmiş olması,
- Taşınacak yükün taşıyıcı kişinin mülkiyetine geçmemesi,
- Taşıma işi karşılığı navlun bedelinin ödenmesi gerekir.
Her türlü navlun sözleşmesinde taşıyan, geminin denize, yola ve yüke elverişli bir hâlde bulunmasını sağlamakla yükümlüdür.
Kararlaştırılan eşya yerine, aynı varma limanı için, taşıtan tarafından gemiye başka eşya yükletilmek istenilirse taşıyan, bu yüzden durumu güçleşmedikçe bunu kabul ile yükümlüdür. Sözleşmede, eşya ferden belirlenmiş ise bu hüküm uygulanmaz. (TTK madde 1144/1)
Taşıyan, taşıtanın iznini almadan eşyayı başka gemiye yükleyemez. Yüklerse meydana gelecek zarardan dolayı sorumlu olur. Ancak eşyayı başka bir gemiye yüklemese idi dahi zararın meydana geleceğini ispat ederse yükümlülükten kurtulur.
Yüklemeye hazır olan gemi için hazırlık bildirimi yapılır. Hazırlık bildiriminin geçerliliği için herhangi bir şekil şartı yok ise de ispat yükü açısından yazılı yapılmış olması önemlidir. Ayrıca bildirimde bulunan tarafın bildirimin muhataba ulaştığını da ispat etmesi gerekir.
Taşıyan, navlun sözleşmesinin ifasında, özellikle eşyanın yükletilmesi, istifi, elden geçirilmesi, taşınması, korunması, gözetimi ve boşaltılmasında tedbirli bir taşıyandan beklenen dikkat ve özeni göstermekle yükümlüdür.
Zararın aşağıdaki sebeplerden ileri gelmesi hâlinde taşıyan ve adamları, kusursuz sayılır:
a) Denizin veya geminin işletilmesine elverişli diğer suların tehlike ve kazaları.
b) Harp olayları, karışıklık ve ayaklanmalar, kamu düşmanlarının hareketleri, yetkili makamların emirleri veya karantina sınırlamaları.
c) Mahkemelerin el koyma kararları.
d) Grev, lokavt veya diğer çalışma engelleri.
e) Yükleten, taşıtan ve eşyanın maliki ile bunların temsilcilerinin ve adamlarının fiil veya ihmalleri.
f) Hacim veya tartı itibarıyla kendiliğinden eksilme veya eşyanın gizli ayıpları ya da eşyanın kendisine özgü doğal cins ve niteliği.
g) Ambalajın yetersizliği.
h) İşaretlerin yetersizliği.
Sözleşmede yükleme süresi kararlaştırılabilir. Kararlaştırılmamışsa 24 saat kesintisiz olacak şekilde yüklemenin gerçekleştirileceği kabul edilerek yükleme yapılacak liman, yükün özellikleri, taşımayı yapan gemi, yükleme tesis ve araçları gözetilerek süre hesaplanır.
Taraflar sözleşmede taşıyanın yükleme süresinden daha fazla bekleyeceğini kararlaştırabilirler. Fazladan beklenilen süreye sürastarya süresi adı verilir. Sürastarya süresinin ne kadar olacağına dair belirleme yapılmamış ve fakat sürastaryadan bahsedilmişse bu süre 10(on) gündür.
Yükleme limanında doğan sürastarya parasının borçlusu taşıtan olup, sürastarya parası ödenmeden veya yeterli teminat verilmeden, taşıyan, gemiyi yola çıkarmak zorunda değildir. Bu sebeple fazladan beklediği süre için taşıyan, uğradığı zararın tamamını taşıtandan isteyebilir. (TTK madde 1155/4)
Yolculuk başlamadan önce sözleşmenin feshi:
Madde 1158- Taşıtan, yolculuk çarteri sözleşmesini, gemi o sözleşme uyarınca yüklemesini tamamlayıp yolculuğa çıkıncaya kadar feshedebilir.
Fesih tazminatı olarak, taşıyan, sözleşmenin feshedilmesinden dolayı yoksun kaldığı kazanç ve o zamana kadar doğmuş olan alacaklarını isteyebilir. Tereddüt hâlinde, kararlaştırılan toplam navlunun yüzde otuzu, yoksun kalınan kazanç sayılır. Feshedilen sözleşmenin ifası için gereken süre içinde, taşıyanın, yeni navlun sözleşmeleri yapmak suretiyle elde ettiği kazanç, tazminat tutarından indirilir.
Fesih hakkının, gemiye eşya alındıktan sonra kullanılması hâlinde, taşıyan, eşyanın boşaltılması için gereken süreyi beklemek zorundadır. Bu süre, yükleme veya sürastarya süresinden sayılmaz. Taşıyan, taşıtanın eşyanın gemiden çıkarılması nedeniyle sebep olduğu bütün giderleri ve zararları talep edebilir; her hâlde bu zarar, kaybedilen süre karşılığı sürastarya ücretinden az olamaz.
Sözleşme uyarınca birden fazla yolculuk yapılacaksa, fesih hakkı, henüz başlamış olmayan yolculuklardan her biri için ayrı ayrı veya hepsi için birlikte kullanılabilir.
Yükleme süresi ve kararlaştırılmışsa sürastarya süresi bittiği hâlde yükleme henüz başlamamışsa taşıyan;
a) Sözleşmeyi feshedilmiş sayabilir
b) Yüklemenin yapılması için beklemeye devam edebilir.
ZAMAN ÇARTERİ (CHARTER) SÖZLEŞMESİ
Donatılmış bir geminin ticari yönetiminin belirli bir süre için ve ücret karşılığında bir başka kişiye tahsis edilmesinin üstlenildiği sözleşme zaman çarteri sözleşmesi olarak adlandırılır.Bu halde geminin teknik yönetimini elinde bulunduran kişi tahsis eden olmaya devam eder ve zilyedidir.
Tahsis eden;
a) Gemiyi kararlaştırılan tarihte ve yerde hazır bulundurmak,
b) Sözleşme süresince gemiyi denize ve yola elverişli ve sözleşmede belirtilen amaca uygun bir hâlde bulundurmak ile yükümlenir.
Tahsis olunan;
Geminin ticari yönetimini üstlenen kişidir. Kaptan da zaman çarteri sözleşmesinin hükümlerine göre tahsis olunanın emirlerine uymakla da yükümlüdür.
Geminin yakıt dahil tüm giderlerine katlanır.
Sözleşme süresi bitiminde sözleşmede kararlaştırılan yerde ve halde tahsis edene gemiyi iade etmekle yükümlüdür.