Vergi hukuku bir yanda Devletin diğer yanda kişilerin yer aldığı kamu hukuku dalları arasında yer alan normlar bütünüdür. Vergi hukuku aynı zamanda Anayasa hukuku, Ceza Hukuku, İdare Hukuku, Devletler Özel Hukuku gibi diğer hukuk dalları ile de ilişki halindedir.
Anayasamızın 73. maddesinde “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” cümlesi yer alır. Devamında “Vergi resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” cümlesi ile vergilerin ancak kanunla konulabileceği, değiştirilebileceği veya kaldırılabileceği ilkesi benimsenmiştir.
Vergi ödevi
Madde 73 – Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir.
Vergi hukukunda bir tarafın kamu yani devlet olması dolayısıyla taraflar arası eşitlikten söz edilemez. Ancak bunun istisnaları mevcuttur. Örneğin, kamu binasının kiralanmasından doğan alacak, sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak, haksız fiilden doğan alacaklarda kamu üstünlüğü değil taraflar arası eşitlik prensipleri uygulanır.
Vergi hukukunun konusunu genel olarak kamu gelirlerinin tarh, tahakkuk ve tahsili, vergi suç ve cezaları, vergilendirme sürecinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü oluşturur.
Vergi Hukukunun dalları nelerdir?
Vergi Ceza Hukuku :
Vergi ödemekle yükümlü olan mükelleflerin mevzuatta belirlenen yükümlerine uymamalarından dolayı karşılaşacakları yaptırımları inceler.
V.U.K.
Madde 331 – (Değişik: 30/12/1980-2365/58 md.) Vergi kanunları hükümlerine aykırı hareket edenler, bu kitapta yazılı vergi cezaları (vergi ziyaı cezası ve usulsüzlük cezaları) ve diğer cezalar ile cezalandırılırlar.
Tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde Vergi Kanunu’na aykırı hareketlerden tevellüt edecek vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir. Ancak VUK madde 10’da düzenlenen hükümde yer alan küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olan kişiler, kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri de cezai müeyyidelerin muhatabıdır.
Vergi Usul Kanunumuzda cezai hükümler yer almaktadır. Vergi Usul Kanunumuzun Dördüncü Kitabında düzenlenen “Ceza Hükümleri” vergi ziyaı, genel usulsüzlük ve özel usulsüzlük suçları olmak üzere temelde üçe ayrılır.
Vergi İcra Hukuku :
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun vergi alacaklarının mükelleflerden tahsiline ilişkin usul kurallarını içerir.
6183 sayılı kanun madde 1/f.1 “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.”
Vergi alacağının korunması amacıyla alınan önlemlerin amacı zamanında tahakkuk ettirilmeyen veya tahakkuk ettirilip de ödenmeyen kamu alacağının tahakkukunun ve ödenmesinin sağlanmasıdır.
Bu amaçla vergi alacağının güvence altına alınması, vergi alacağının değerinin korunması ve cebr-i icrasına dair ayrı hükümler getirilmiştir.
Vergi Yargılama Hukuku:
Mükellef ile vergi idaresi arasında doğacak uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin kuralları içerir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun birinci maddesine göre vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde İYUK maddelerinin ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulünün uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.
İYUK
Madde 1- 1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir.
Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.
Vergilendirme sürecinin tahakkuku veya tahsili aşamalarında haklarında vergi, ceza, faiz veya zam uygulamasına gidilen mükellefler uzlaşma, cezada indirim, hata düzeltme gibi yollara başvurabilirler. Bunun yanı sıra Vergi İdaresi tarafından yapılan işlemin haksızlığı iddia ediliyorsa yargı yoluna başvurulması da mümkündür.
Vergi kanunlarının sayısının çok olması ve sık sık gelişmelere bağlı olarak maddelerinin değiştirilmesi, tebliğlerin ve ticaret hacminin çeşitliliği tarafların vergilendirme sürecinde hataya düşmesine neden olabilmektedir.
Uygulamada vergi uyuşmazlıklarının en sık karşılaşılan örnekleri vergi denetimleri ve vergi incelemeleri sonucunda bulunan matrah ve matrah farkları üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Vergi, benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararları esas alınır. ( Anayasa madde 160/f.2 )
Uyuşmazlıkların %80’e yakın kısmının uzlaşma yoluyla çözümlendiği ve dava açılan kısımda ise %80-%90 oranında mükellefin haklı çıktığı görülmektedir.
Örnek davalar ise; tecil talebinin reddine karar verilmesi, menkul veya gayrimenkul malların vergi dairesi tarafından haczedilmesi, ödeme emrine karşı dava açılması, piyasa fiyatının altında satış dolayısıyla tarhiyat farkı olarak sayılabilir.
Vergi mahkemelerinde dava açma süresi kural olarak 30 gündür. Bu süre vergi ceza ihbarnamesine karşı açılan davalarda tebliğden, ihtirazi kayıtla verilen beyannameye karşı açılan davalarda ise tahakkuktan itibaren işlemeye başlar. Ödeme emrine, haciz varakasına karşı, ihtiyati tahakkuk kararına karşı, ihtiyati haciz kararına karşı Vergi Mahkemesinde dava açma süresi ise 7 gündür.
Sıklıkla karşılaşılan durumlardan biri de sürelerin kaçırılmasıdır. Mücbir sebep, zor durum ve ölüm hallerinde ayrıca süreler belirlenmiştir.
Uluslararası Vergi Hukuku :
Uluslararası ticarette kişilerin gerçekleştirdikleri ticari nitelikteki işlemlerden şahıs varlıklarına ilişkin haklarının vergilendirmesinde ikili veya çok taraflı uluslararası sözleşmeler, çifte vergilendirmeyi önleme amacıyla akdedilen ikili uluslararası sözleşmeler ve bu mevzuata uyumlaştırılmış yerli mevzuat hükümleri ile yabancı hakem kararları mevcuttur.
Çifte vergilendirme uluslararası ticareti ve özellikle uluslararası yatırım yapma kararını doğrudan etkilemektedir.
Motorlu taşıtlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, emlak vergisi, ithalat ve ihracat istisnaları, özel tüketim vergileri, gümrük vergileri, katma değer vergileri, kurumlar vergileri ve çeşitli gelir vergileri yabancı kişiler ile ülkemiz arasındaki yatırım kararlarını, finansal işlemlerini ve ticaretlerini etkilemektedir.
Vergilemede kural vergi konusu olan şeyin ya da kazancın bir kez vergilendirilmesidir.
Çifte vergilendirmede ise tek bir vergi konusu üzerinden birden fazla vergi alınması hali ortaya çıkmaktadır.
Örneğin kişi A ülkesinde kazanç elde etmekte, B ülkesinde yaşamakta ve C ülkesinde gayrimenkul satın almaktadır. Bu gayrimenkulünden elde ettiği kira geliri mevcuttur.
Diğer bir örnek ise çok uluslu şirketlerde karşımıza sıkça çıkan durumdur.1980‘li yıllardan sonra çok uluslu şirketlerin sayısı çoğalmış , birden fazla ülkede faaliyet gösteren , gelir elde eden, sermaye kaydeden şirketlerin kazançlarının vergilendirmesinde ülkeler arası çifte vergilendirmeyi doğuracak mevzuat farklılıkları konu edilmeye başlanmıştır.
Toplam maddi kaynaklarının en az %20’sinin şirket merkezi ülkesinin dışında olan , karının ise en az %35’inin uluslararası ticari faaliyetten elde edildiği şirketler çok uluslu şirket olarak addedilirler. Bunun yanında şirketin çok uluslu olup olmadığının tespitinde kullanılan başka kriterler de bulunur.
Uluslararası vergi hukukunun muhatabı sadece ticaret şirketleri olmayabilir. Uluslararası sendikalar, dernekler, kulüpler, federasyonlar, konfederasyonlar gibi kişilikler de uluslararası vergi hukukunun tarafı olabilmektedir.
Vergi kanunlarının uluslararası hukukta uygulama alanını belirlemede mülkilik ve şahsilik ilkesi olarak iki ayrı ilkeden faydalanıldığını görürüz.
Şahsilik ilkesinde vergilendirmeyi doğuracak olay vergilendirilecek kişi ile vergilendiren devlet arasındaki vatandaşlık, ikametgah gibi ilişkiye dayalı olarak kurulan bağı temel alır.
Mülkilik ilkesinde ise vergilendirmeye konu gelirin elde edildiği ülke temel alınır.
Ülkemizde Gelir Vergisi Kanunu açısından Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişilerin sadece Türkiye’de elde ettikleri gelirleri üzerinden vergilendirilmeleri kabul edilmiştir.
Şahsilik ilkesinin ise Gelir Vergisi Kanunumuzun 3. maddesinde yer aldığını görürüz.
Gelir Vergisi Kanunu madde 3- Aşağıda yazılı gerçek kişiler Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratların tamamı üzerinden vergilendirilirler: 1. Türkiye'de yerleşmiş olanlar; 2. (Değişik: 19/2/1963-202/1 md.) Resmi daire ve müesseselere veya merkezi Türkiye'de bulunan teşekkül ve teşebbüslere bağlı olup adı geçen daire, müessese, teşekkül ve teşebbüslerin işleri dolayısıyla yabancı memleketlerde oturan Türk vatandaşları (Bu gibilerden, bulundukları memleketlerde elde ettikleri kazanç ve iratları dolayısıyla Gelir Vergisine veya benzeri bir vergiye tabi tutulmuş bulunanlar, mezkur kazanç ve iratları üzerinden ayrıca vergilendirilmezler.)
Ocak 2019 itibarıyla 84 ülke ile çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması bulunan Türkiye uluslararası ticaretin geliştirilmesi ve diğer uluslararası sözleşmelerde yer alan yükümlere uyumun sağlanması için ikili uluslararası vergi anlaşmaları çalışmalarını hızla yürütmektedir.
Çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşmalarına konu edilecek vergilerin belirlenmesinde taraf ülkelerin yerel mevzuatlarındaki tanımlara yer verilmektedir.
Anlaşmaya aykırılık hallerinde yerel uyuşmazlık çözüm yollarının yanı sıra devletler arası ( bakanlıklar vasıtasıyla) başvuru ve arz etme yöntemleri de benimsenmektedir. Bu arz için de zamanaşımı süresi öngörülebilmektedir.
Taraf devletler bazı kurum ve kuruluşları, şirketleri anlaşma kapsamı dışında bırakabilmektedir.
Özellikle ayrımcılık yasağı vurgulanmakta taraf devlet vatandaşının, iş yerinin, teşebbüslerinin bir başka devlet vatandaşlarının, iş yerlerinin, teşebbüslerinin karşı karşıya kaldıkları veya kalabilecekleri vergilemeden ve buna bağlı mükellefiyetlerden değişik veya daha ağır bir vergilemeye veya buna bağlı mükellefiyete tabi tutulmayacakları kabul edilmektedir.
Devletlerin maliye politikalarının belirlenmesinde vergiler çok önemli yer tutar. Vergilemenin eşit ve adil olması gerek ülke içinde gerekse uluslararası ilişkilerde pozitif durum oluşturur. Gelişen uluslararası ticarette çok uluslu şirket sayı...
DETAYTelafi edici vergi dahilde işleme izin belgesi kapsamında üretim ve ihracat yapan Türkiye Cumhuriyeti firmalarının sıklıkla başvurmak istediği vergi uygulamasıdır. Telafi edici vergide dahilde işleme rejimi kapsamında üretilen ürünün ihracatı...
DETAY