BOŞANMA DAVALARI

Boşanma, Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi ve devamında düzenlenmiştir.

Evlilik birliğinin mahkeme kararıyla sona erdirilmesi yoludur.

TMK’da düzenlenen boşanma sebepleri altı çeşittir. Bunlar zina, hayata kast pek kötü veya onur kırıcı davranış, terk, akıl hastalığı, evlilik birliğinin sarsılmasıdır. 

Türk hukukunda boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu’nda genel ve özel boşanma sebepleri olarak düzenlenmektedir. Ek olarak evliliğin iptali de özel hallerde söz konusu olabilmektedir. Davalar anlaşmalı ve çekişmeli olarak görülmektedir. Çekişmeli dava; boşanma, velayet, nafaka, tazminat ve diğer unsurların derin olarak araştırıldığı, tanık beyanlarına başvurulan ve haliyle uzun bir süreçte sonuçlanan bir dava türüdür. Mal rejimine ilişkin hususlar da ayrı bir davanın konusu olmakta ve yine süreç uzamaktadır. Ancak tarafların boşanma ve ferileri hususunda anlaşma sağlamaları halinde anlaşmalı boşanmaları mümkündür. Anlaşmalı boşanma protokolü ile taraflar velayet, tazminat, nafaka, mal rejimi hususunda anlaşmış olmaları ve iradelerini duruşma sırasında da beyan etmeleri gerekmektedir.

Taraflar her ne kadar tüm hususlarda anlaşmış olsa da evlilik kurumunun tüm toplumu, kamu düzenini ilgilendirmesi ve varsa müşterek çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerekliliği sebebiyle hakimin anlaşmayı kabul etmeyip değişiklik talep etmesi mümkündür.

Anlaşmalı olarak açılmış davanın, şartları sağlamaması, tarafların iradelerini değiştirmesi gibi sebeplerle çekişmeli olarak da sürdürülmesi mümkündür.

Boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya tarafların son altı ayda ikamet ettikleri yer mahkemesidir.

Kanun koyucu boşanma davası açmaya hakkı olan eşe dilerse ayrılık dilerse boşanma davası açma hakkı tanımıştır. 

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim davanın devamı süresince gerekli olan eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine müşterek çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri re'sen alır.

Uygulamada ise dava dilekçesiyle birlikte tarafların nafaka ve tedbir taleplerini ileri sürdükleri görülmekte, dava dilekçesinin incelenmesi üzerine hakim tarafından düzenlenen tensip zaptında ara karar ile uygun görülen tedbirlere karar verilmektedir.

Boşanma davasında taraflar velayet, maddi manevi tazminat, nafaka talep edebilirler.

Mal paylaşımına ilişkin dava boşanma kararı verilmesinden sonra görülür ve ayrı esasa kaydedilir.

Boşanma davasında yemin deliline başvurulamaz. Hakim tüm delilleri serbestçe takdir eder ve re'sen delil toplayabilir.

Çekişmeli dava; boşanma, velayet, nafaka, tazminat ve diğer unsurların derin olarak araştırıldığı, tanık beyanlarına başvurulan bir dava türüdür. Şiddet gören veya şiddet görme tehlikesi altında bulunan eş, dava açarken eşine 6284 Sayılı Kanuna dayanarak uzaklaştırma kararı çıkarılması yönünde talepte bulunabilir.

Mal rejimine ilişkin hususlar ise ayrı bir davanın konusu olmaktadır. Tarafların boşanma ve ferileri hususunda anlaşma sağlamaları ve mal rejiminin tasfiyesinin detayları konusunda mutabakata varmaları halinde anlaşmalı boşanmaları mümkündür. Anlaşmalı boşanma protokolü ile taraflar velayet, tazminat, nafaka, mal rejimi hususunda anlaştıklarına dair iradelerini duruşma sırasında da beyan etmeleri gerekmektedir.

Taraflar her ne kadar tüm hususlarda anlaşmış olsa da evlilik kurumunun tüm toplumu, kamu düzenini ilgilendirmesi ve varsa müşterek çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerekliliği sebebiyle hakimin anlaşmayı kabul etmeyip değişiklik talep etmesi mümkündür.

Anlaşmalı olarak açılmış davanın, şartları sağlamaması, tarafların iradelerini değiştirmesi gibi sebeplerle çekişmeli olarak da sürdürülmesi mümkündür. Boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya tarafların son altı ayda ikamet ettikleri yer mahkemesidir.

Boşanma Sebepleri

Türk Hukukunda boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu 161. Madde vd. düzenlenmektedir. Kanun özel boşanma sebeplerini saymış akabinde genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelden sarsılmasını hüküm altına almıştır.

1.Zina

“Madde 161- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”

2. Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

 “Madde 162- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”

 3. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

“Madde 163- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir."

4.Terk

“Madde 164- Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz."

5.Akıl hastalığı

“Madde 165- Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”

Boşanma davalarında özel boşanma sebeplerinin kabul edilmemesi halinde genel boşanma sebeplerine dayanılarak boşanmaya karar verilmesi mümkün değildir. Bu sebeple uygulamada özel boşanma sebebi olsa da genel boşanma sebeplerine de dayanılmaktadır. Bu hususta Yargıtay kararı aşağıda sunulmaktadır.

T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2014/10558 K. 2015/2590 T. 24.2.2015

ÖZET: Davalı-karşı davacı erkek eşin birleştirilen davası Türk Medeni Kanununun 161. maddesinde düzenlenen zina hukuksal sebebine dayalıdır. Türk Medeni Kanununun 166. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı bir davası bulunmamaktadır. Münhasıran özel boşanma sebebine dayalı olarak açılan bir boşanma davasında genel boşanma sebebine dayalı olarak karar verilmesi mümkün değildir. Zira hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Davalı-karşı davacı erkek eşin delillerinin zina nedenine dayalı dava çerçevesinde değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekir.

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına dair geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır. O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davacı-davalı kadın eş yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir.

Kadın eşin maddi tazminat talebi, ev alması için erkek eşe gönderdiğini iddia ettiği bedele ilişkindir. Bu istek, boşanmanın eki niteliğindeki maddi tazminat olmadığından ayrıca nisbi harca tabidir.

Diğer yandan, kadın eş, dava dilekçesinde, şantaj ve tehdit yoluyla imzalatılan senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Kadın eşin menfi tespit niteliğindeki bu talebi nisbi harca tabidir.

6.Evlilik Birliğinin Sarsılması

“Madde 166- Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”

Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanmaya ilişkin Yargıtay kararları aşağıda sunulmaktadır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/7682 Esas, 2017/13334 Karar sayılı ve 27.11.2017 tarihli ilamında:

“Mahkemece davacı erkeğin açmış olduğu boşanma davası tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle kabul edilmişse de; mahkemece davalı kadına kusur olarak yüklenen yaptığı düşüklerden kayınvalidesini sorumlu tutması vakıasına davacı erkeğin dayanmadığı ve buna ilişkin tanık beyanının duyuma dayalı olduğu, davalı kadının eşiyle anlaşmak için öne sürdüğü bağımsız konut talebinin de kadına kusur olarak YÜKLENEMEMEYECEĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Davalının boşanmayı gerektiren başkaca kusurlu bir davranışı da İSPAT EDİLEMEMİŞTİR. Gerçekleşen duruma göre davanın reddi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçeyle boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR.” İfadelerine yer verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/7249 Esas, 2017/12684 Karar sayılı ve 14.11.2017 tarihli ilamında:

“Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin eşi ve çocuklarıyla yeterince ilgilenmediği, sorumsuz davrandığı, birlik görevlerini yerine getirmekte ihmalkar davrandığı ve bu nedenle kusurlu OLDUĞU ANLAŞILMAKTADIR. O halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut VE SABİTTİR. Olayların akışı karşısında davacı dava AÇMAKTA HAKLIDIR. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.” İfadelerine yer verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/7105 Esas, 2017/12589 Karar sayılı ve 13.11.2017 tarihli ilamında:

“Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin daha ağır kusurlu olduğu kabul edilerek, davacı-karşı davalı erkeğin davasının reddine, kadının davasının kabulüyle boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı-karşı davacı kadının da eşine "sen benim dengim değilsin, ben seninle vatandaş olabilmek için evlendim, sümüklü ..., senden baba olmaz" diyerek hakaret edip eşini aşağıladığı ve tanık ...'ın beyanına göre eşini HIRPALADIĞI ANLAŞILMAKTADIR. Gerçekleşen bu duruma göre, davacı-karşı davalı erkek de dava AÇMAKLA HAKLIDIR. Öyleyse erkeğin davasının da kabulüyle boşanmaya karar verilecek yerde, davasının reddi doğru olmayıp, BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR.” İfadelerine yer verilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/338 Esas, 2017/5636 Karar sayılı ve 09.05.2017 tarihli ilamında:

“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin düzenli olarak çalışmadığı, birlik görevlerini yerine GETİRMEDİĞİ ANLAŞILMAKTADIR. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut VE SABİTTİR. Olayların akışı karşısında davacı dava AÇMAKTA HAKLIDIR. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.”  İfadelerine yer verilmiştir.

Boşanma davasının kesinleşmesinin ardından kadının hemen evlenmesi mümkün değildir. 300 gün iddet müddeti beklemesi gerekliliği kanunla hüküm altına alınmıştır. Ancak dava açarak hamile olmadığını kanıtlaması halinde tekrar evlenmesi mümkündür. Yine 300 günlük süre içerisinde doğum yapması halinde de iddet müddeti sona erecektir.

Telefon Et
Mail At
content