1930’lu yıllarda yaşanan ekonomik bunalımdan sonra ülkeler kendi içlerine kapanarak bu bunalımdan kurtulmaya çalışmış bunun sonucunda da dünya ticaretinde işbirliğinden uzaklaşmışlardır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, dünyada barışı sağlamak amacıyla, uluslararası ekonomik işbirliğinin olması gerekliliği düşüncesi oluşmaya başlamıştır. Bu çerçevede, ülkelerin kalkınma denemelerine yardımcı olmak, uluslararası para ve mali güven gibi ihtiyaçlara cevap vermek ve uluslararası ticareti serbestleştirip artırmak amacıyla yeni kurumların oluşturulması için adımlar atılmıştır. IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar bu çabaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Uluslararası ticaretin serbestleşmesi hedefiyle Uluslararası Ticaret Örgütü” (International Trade Organisation - ITO) adı verilen bir uluslararası örgütün kurulması amaçlanmıştır. Bu örgütün kuruluş çalışmaları devam ederken, belirli mallar üzerinde tarife indirimlerinde bulunmak ve ITO’nun ülkelerce onaylanmasına kadar geçecek süre içinde bu indirimleri uygulamak amacıyla, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (General Agreement on Tariffs and Trade- GATT) imzalanmıştır.
Ocak 1948 yılında yürürlüğe GATT ile uluslararası ticaret sistemi ilk kez kurulmuştur. GATT’ın kuruluşundan günümüze kadar geçen sürede rekabeti bozucu, ticareti kısıtlayıcı engellerin kaldırılması nedeniyle dünya ticaretinde önemli hareketler kaydedilmiştir. Bu anlaşma 1948-1994 yılları arasında uygulanmış ve dünya ticaretinde bir çerçeve oluşturmuştur. GATT'ın oluşturulmasından günümüze kadar birden fazla çok taraflı ticaret müzakeresi yapılmıştır. Bunların sıralaması aşağıdaki gibidir:
1951 yılında Troquay’da yapılan müzakereler sırasında birçok ülke ile beraber Türkiye’nin de GATT’a katılması konu olmuştur. Türkiye anlaşmaya 1953 yılında taraf olmuştur. Uruguay Turu’nun sonuçlandığı Aralık 1993 tarihi itibariyle GATT’a taraf olan 114 ülke bulunmaktadır.
GATT tarafından yürütülen son çok taraflı ticaret müzakere turu olan Uruguay Turu’nun sonucunda, 1995’te Dünya Ticaret Örgütü kurulmuştur.
GATT'ın amaçları, Genel anlaşmada genel ve özel olarak ayrılmış bulunmaktadır. Genel amaçlar;
Özel amaçlar ise;
Sonuç olarak GATT’ın amacı ekonomik işbirliği oluşturmak ve dış ticarette liberalizmi teşvik etmektir.
GATT üyesi ülkeler, yönetimin temelini oluşturmaktadırlar. Örgütün başlıca üç organı bulunmaktadır. Bunlar Genel Kurul, Temsilciler Konseyi ve 1975 yılında kurulan Danışma Grubu’dur. Bu organlardan başka çeşitli konuları takip ve denetleme görevi ile Ticaret Kalkınma Komitesi, Ödemeler Dengesi Kısıtlamaları Komitesi, Katılan Ülkeler Komitesi, Tekstil Komitesi, Tarife Ayrıcalıkları Komitesi, Koruma Komitesi, Bütçe ve Finans Yönetim Komitesi gibi komiteler de kurulmuştur.
Kuruluşun en üst yetkili organı Genel Kurul’ dur. Bu kurul her sene Eylül, Ekim ve Kasım aylarını kapsayan zaman dilimlerinde toplanmaktadır. Genel Kurul’da bulunan üyelerin bir oy hakkı bulunmaktadır. Kararlar basit nisapla alınmaktadır.
Genel Kurul adı altında her gün gerçekleşmiş olan işleri uygulamadan sorumlu olan bir konseydir. Senede maksimum 9 kez bir araya gelen bu konsey, sözleşmenin tarafı olan ülkeler adına işleri yürütmekte olup bağımsız bir organ gibi hareket etmektedir.
Bu grubun görevi, Genel Kurula uluslararası ticaretle ilgili tavsiyelerde bulunmaktır.
Ticaret ve Kalkınma Komitesi, 26 Kasım 1964 yılında kurulan ve Genel Anlaşma kapsamında oluşturulmuş olan 4. Bölüm yaptırımı bağlamında denetlemekle yükümlenen komitedir.
Ödemeler Dengesi Kısıtlamaları Komitesi, ödemeler bilançosu açıkları sebebiyle ithalatını azaltan üyelerin durumlarını yakından izlemekle görevlidir.
Egemenliğini ilan eden ülkelerin sayısının artması sonucunda üye devletler sayısında da bu durum bir etki yaratmış ve bu bağlamda üye devletler sayısında bir artış olmuştur. Bir ülkenin GATT’a üye olabilmesi için mevcut üyelerin üçte ikisinin oy çoğunluğunu alması gerekir.
GATT’ın temel ilkesi, ülkeler arası ticari işlemlerde eşitliktir. Bunu sağlamak için dört temel ilke oluşturulmuştur.
Üye ülkeler arasındaki dış ticaret ayrımcı olmayan şekilde yapılmalıdır. Buna göre, tüm imza sahibi ülkeler ithalat-ihracat, vergi ve resimlerinde başka bir ülkeye tanıdıkları ayrıcalığı diğer ülkelere de tanımak zorundadır. Bu ilke çerçevesinde GATT üyesi ülkeler birbirine karşı gümrük tarifelerinde ayrımcı bir hareket uygulayamayacaklardır. Bu ilke, "en çok kayrılan ”ülke" prensibine (the most favoureö nation treatment principle) dayanmaktadır. Bu ilke ile GATT’a üye bir ülke ihracatçı ülkelere rakip başka ülkeye gümrük kolaylığı sağladığında aynı indirimlerden diğer ihracatçı ülkeler de doğal olarak yararlanacaklardır. Bu şekilde uluslararası piyasalarda ihracatçılar eşit gümrük vergi yükü ile karşılaşacaktır.
GATT’ın yaratılması sırasında birçok istisna öngörülmüştür. Gümrük birlikleri ve serbest ticaret bölgeleri gibi bölgesel ekonomik birleşmeler yaratmaya yönelik anlaşmalar, bu temel ilkenin uygulama alanına dahil edilmemiştir. Bir grup ülke kendi aralarında bu şekilde bir ekonomik birleşmeye gitmeye karar vermiş ve Anlaşmada bahsedilen şartları yerine getirmişse, gümrük indirimleri ve miktar kısıtlamalarının kaldırılması birleşmeye katılan ülkeler için geçerli olacaktır. Bu durum en çok kayırılan ülke prensibine ters bir durumdur.
Bu ilke, gümrük tarifelerinin düşürülmesini, miktar kısıtlamalarının kaldırılmasını ve dampingin reddedilmesini içermektedir.
GATT’ye taraf ülkelerin ulusal sanayileri yalnızca gümrük tarifeleriyle korunacaktır. Bu amaçla diğer önlemlere başvurulmayacaktır. Böylece ithal kotalarının, yerli sanayinin korunması amacıyla kullanılması yasaklanmıştır. Miktar kısıtlamalarının istisnai olarak hangi koşullarda ve kimler tarafından kullanılabileceği ayrıca düzenlenmiştir. Genel Anlaşmaya göre, geçici ödemeler dengesi sorunu yaşayan ülkeler, bir süre için ithalatlarını kısıtlayabilmektedir.
GATT’ı imzalayan taraflar dampinge konu olan mallar üzerinde anti-damping vergisi koyabilirler. Anti-damping vergisinin tutarının söz konusu malı etkileyen damping marjından daha yüksek olmayacağı hükümle garanti altına alınmıştır.
Üyeler arasında oluşacak anlaşmazlıklarda GATT, arabuluculuk görevi üstlenmektedir. Uluslararası ticari çıkarı zedeleyen her ülke, kendisi herhangi bir önlem almadan önce GATT kurallarına uyulmasını sağlamak için örgüte başvurabilmektedir. Bu ilkede anlaşmazlıkların dünya ticareti üzerinde olumsuz etki bırakmasının önlenmesi amaçlanmaktadır.
GATT Genel Anlaşma’nın başlangıç bölümünde bu ilkeye değinilmiştir. Buna göre üye olan ülkeler bir ülkenin diğer bir ülkenin ihracatına uyguladığı tarifelerini düşürmesi, diğer ticari engelleri kaldırması ya da azaltması durumunda, bundan yararlanan ülkeden de benzer uygulamaları yapmasını isteyebilir. GATT üye ülkeler kendi aralarında ticareti serbestleştirmek amacıyla tarife indirimleri yapabilecektir.
GATT bünyesinde birçok görüşme yapılmıştır. Dünya ticaretinin serbestleştirilmesi amacıyla GATT tarafından yapılan toplantılarda pazarlıklar yürütülmüş ve önemli tarife indirimleri gerçekleştirilmiştir. En önemli görüşme Uruguay Ticaret Müzakeresi’dir. Bu müzakere çok kapsamlı ve amaçları bakımından iddialı özellikle tarım alanındaki uyuşmazlıkların varlığı nedeniyle 4 yıl sürmüştür. Tarımsal ürünlerde ihracata verilen mali desteklerin % 36, mali destekle yapılan ihracat miktarının % 21 oranında azaltılmasına, dokuma ve giyim alanında kotaların kaldırılmasına, gümrük vergilerinin azaltılmasına, diğer sanayi ürünlerinde de gümrük vergilerinin büyük ölçüde düşürülmesine ve fikri mülkiyet haklarının korunmasına karar verilmiştir. Bu görüşmeler sonunda GATT Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) dönüşmüştür.